Yeni Üyelik Haber bülteni üyeliği |
- Ağı: Zehir. - Ağ: Ak. - Ahî: Kardeş, fütüvvet ehli, Yunus'ta tarikat kardeşi. - Âkil: Aklı başında. - Aldar: Aldatır. - Ana: Ona. - Anda: Orada. - Arkuru: Eğri, karşı, ters, aykırı. - Assı: Faydalı. - Ayruk: Ayrı, başka, gayri. - Balkımak: Parlamak, ışıldamak, çakmak. - Baş: Yara, Yasa. - Başlu: Yaralı. - Bed-baht: Mutsuz. - Bile: İle. - Bi-nişan: Nişansız. - Bunda: Burada. - Bünyâd: Temel. - Ceht: Çalışma, çabalama. - Cezbe: Tarikat ehlinin kendinden geçme hâli. - Çalap: Allah. - Çeri: Asker. - Dâd: Adâlet. - Dâra gelmek: İdam edilmek, dâr ağacına gelmek. - Delim: Çok, fazla, ziyade. - Dervîş: Sûfî, mutasavvıf, mürid. - Didâr: Yüz. - Divane: Deli. - Don: Giysi, elbise. - Döğmez: Tahammül etmek, dayanmak. - Duru: Kalktığı zaman. - Efgân: Bağırıp çağırma, feryâd. - Ene'l Hakk: Ben Hakk'ım. - Esrimek: Sarhoş olmak. - Eydür: Söylemek. - Fahr-i Âlem: Âlemlerin kumandanı. - Fâni: Geçici. - Fenâ: Yokluk. - Firak: Ayrılık, ayrılma. - Ger: Eğer. - Gevher: Mücevher. - Giryan: Ağlayan. - Göynümek: İçin için yanmak. - Gönelmek: Yönelmek, yüzünü döndürmek. - Görklü: Güzel, mübârek. - Hâcet: Dilek. - Hezer: Çekinme, zarar verecek şeyden korunma. - Himmet: Mânen yardım etmek, çalışma, gayret etme. - Hod: Kendi, esasen, bizzat. - Hon: Han, sofra, yemek. - Hot: Kendi, esasen, bizzat. - İbret: Ders. - İssi: Sahibi. - İvaz: Avaz. - İvaz: Karşılık, bedel. - Kadem: Ayak. - Kakımak: Öfkelenmek. - Kaknus: Küllerinden yeniden doğan kuş. - Kamu: Tüm, hep, hepsi. - Kanda: Nerede. - Kandan: Nereden. - Karavaş: Cariye, yardımcı kız. - Kargı: Mızrak. - Kasîr: Kısa, ufak, kısa boylu. - Keleci: Söz. - Kemine: Pek küçük. - Key: İyice, hakkıyla, iyi, pek adam akıllı. - Kıyl ü kal: Dedikodu, kuru lâf. - Kuçmak: Kucaklaşmak. - Ma'ni: Mânâ, anlam. - Magrip: Batı. - Mahbub: Sevilen. - Mahfil: Toplantı yeri. - Mahi: Balık. - Maşrik: Doğu. - Meded: Yardım. - Melâl: Sıkıntı, gam. - Meratip: Manevî yolculuk. - Meydan: Bir tekkede dervişlerin oturup sohbet ettikleri salon. - Meyhane: Mürşidin bulunduğu tekke veya mürşidin gönlü. - Miskin: Allah'ta yok olan, fenafillah. - Murgu: Kuş. - Münâcat: Allah'a dua etme, yalvarma. - Nagâh: Ansızın, birdenbire. - Nâr: Ateş. - Nefes: Manen yardım etmek. - Nefha: Nefes, üfürme. - Nöker: Hizmetçi, hizmetkâr. - Od: Ateş. - Özge: Başka. - Pâyân: Son, nihayet, uç, kenar. - Pervaze: Uçan. - Permâne: Şarap kadehi. - Piyâle: Kadeh. - Rahmet: Acıma, esirgeme, koruma, yargılama. - Sâlîk: Bir tarikata girmiş bulunan. - Salîk: Yolcu, Allah'a giden yolu tutana, seyr hâlinde bulunduğu sürece verilen isim. - Sayru: Hasta. - Sema: Dönme, ayin, devran. - Server: Baş. - Seyr-ü Sülûk: Hakk'a ermek için bir mürşidin öncülüğünde ve denetiminde çıkılan manevi yolculuk. - Sıdk: Doğruluk, gerçeklik. - Sımak: Kırmak, bozmak, bozguna uğratmak. - Sin: Mezar, kabir. - Sizmek: Sızmak, akmak. - Suret: Şekil, yüz, resim, tarz, biçim. - Şadan: Neş'eli. - Şâr: Şehir. - Şem: Mum. - Şerik: Ortak. - Tamu: Cehennem. - Tecelli: Görünme, belirme, Allah'ın sır ve kudretinin, eşya âleminde ve canlılarda görünmesi. - Tûr: Hazreti Musa'nın ilâhi tecelliye mazhar olduğu dağ. - Tuş: Benzer, denk, eş. - Tuş: Taraf, rast gelmek. - Tuş: Taraf, yön, cihet, rast gelme, karşısında duran. - Uçmağa varmak: Cennete gitmek. - Uçmak: Cennet. - Umman: Deniz. - Uş: İşte. - Vasıl: Hakk'a eren kişi. - Vasl: Hakk'a ermek. - Vecd: Kendini kaybedercesine ilâhi aşka dalma hâli. - Vedud: Tanrı'nın bir isim-sıfatı; seven, sevginin kaynağı. - Veli: Ermiş, seven, dost, sahip. - Virâne: Yıkık, harap yer. - Vird: Dervişlerin belli zamanlarda okuduğu dualar. - Yavı kılmak: Kaybetmek, ortadan kaldırmak. - Yiltemek: Arzu uyandırmak. - Yitti: Yetti. - Zahid: Sofu. Kendini sadece dine veren. - Zahm: Yara. - Zâri kılmak: Ağlamak. - Zebâne: Alev. - Zuhur: Görünme, baş gösterme, meydana çıkma.
|
|
Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa |
Gizlilik Sözleşmesi |
Üye Girişi